ÖZ
Ülkemizde kadın istihdamı oranı AB ve OECD ülkelerine oranla oldukça düşüktür. Bu olgunun arka planında, bir yandan çocuk bakımı başta olmak üzere aile içi bakım görevinin salt kadına ait bir görev olarak düşünülmesi, öte yandan kadınların korunmaya muhtaç bireyler olarak algılanması yatmaktadır. Bu anlayış, çalışma mevzuatımızdaki kimi koruyucu düzenlemelere de yansımıştır. Oysa bu bakış açısı, kadınları çalışma yaşamında dezavantajlı kılmaktadır. Görünürde kadını koruyan kimi yasal düzenlemeler, aslında kadını istihdamdan dışlamaya hizmet etmektedir. Örneğin, doğum izinlerinin yalnız kadın çalışana verilmesi ve sürelerinin arttırılması, işverenleri kadın çalışan tercih etmemeye yöneltebilecektir. Ya da kadının fiziken güçsüz ve korunmaya muhtaç olduğu düşüncesinden yola çıkarak bazı sektörleri kadın istihdamına bütünüyle kapalı tutmak –yeraltı sualtı çalışmaları yasağı örneğinde olduğu gibi- kadın istihdamını sınırlayıcı etki yaratabilecektir. Yapılacak hukuk reformlarında, başta çocuk bakımı olmak üzere hasta, engelli, yaşlı bakımı gibi görevlere bağlı çalışma izinlerinin erkek ve kadın çalışanlar için eşit olarak düzenlenmesi ve kadının engelli, yaşlı gibi korunmaya gereksinim gösteren özel gruplardan olmadığı yönünde bir yaklaşım değişikliğine gereksinim vardır. Bu çalışmada, Türk hukukundaki kadını koruyucu kimi düzenlemelerin gerçekte koruyucu mu yoksa dışlayıcı mı olduğu sorusu, belirtilen bakış açısı doğrultusunda ve AB hukukundan örneklerle kıyaslanarak tartışılmıştır
Anahtar Kelimeler : Kadın istihdamı, AB Hukuku, cinsiyet eşitliği, ayrımcılık yasağı, ebevyn izni.